Stefan Zweig- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Kitap Okuma Projesi

Stefan Zweig- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu





Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Genel Bakış

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Avusturyalı yazar Stefan Zweig tarafından 1920'li yılların ilk yarısında kaleme alınmış olup 1922 yılında da yayınlanan bir uzun öyküdür. Kitap toplamda 62 sayfadan oluşmaktadır.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Konusu

Kitapta bir kadının ünlü bir yazara yazmış olduğu bir mektubu görüyoruz. Ama bu öyle normal bir mektup değil. Bu mektup bir kadının çocukluğundan beri aşık olduğu adama yazılmış bir mektup. Bu kadın bu aşkı hep tek taraflı olarak yaşamış ve mektupta da artık tüm hayatını anlatıp içini dökmek istiyor. İşte kitap bu kadının kendisini hiç tanımayan aşkına yazmış olduğu mektubu konu alıyor.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Yorumum

Stefan Zweig'ın bundan önce birkaç kitabını daha okumuştum ve hepsini de beğendiğimi söylemek istiyorum. Kimi kitabını daha çok kimi kitabını ise daha az beğendim fakat hepsini de beğendim. Ben yazarın anlatım tarzını çok beğeniyorum. Kitapları zaten uzun değiller ve bir solukta da okutan bir yazar kendisi. Bu kitabını da aynı şekilde bir solukta okudum.

Mektup "Sana, beni asla tanımamış olan sana" diye başlıyor. Bu cümleyi okuyunca anladığım şey kadınla adamın hiçbir zaman tanışmamış olduğuydu. Ama öyle değil. Tanışıyorlar hatta birkaç defa görüşüyorlar ama adam kadını hiçbir zaman tam olarak tanımıyor, kim olduğunu hatırlamıyor. Kendisine aşık olan bu kadını göremiyor. 

Bu anlatılan aşk hikayesinde iki tarafın sadece birini görebiliyor değiliz çünkü bu aşkta iki taraf yok sadece tek bir taraf var. Bu yüzden de sadece kadının iç dünyasına misafir oluyoruz. Ki bunu da Stefan Zweig daha ne kadar güzel bir şekilde bizlere aktarabilir bilmiyorum. Kadının neler yaşadığını neler hissettiğini bize çok iyi geçiriyor yazar. Biraz saplantılı bir aşk görüyoruz aslında. Kadın 13 yaşından itibaren sadece o adama bağlı kalıyor kendi içinde. Çocuğunun iyi eğitimler alabilmesi için birlikte olduğu zengin adamların kendisiyle evlenmek istemesine rağmen bir türlü kabul etmiyor tekliflerini. Çünkü bir gün adam kendisi için gelirse eğer biriyle evli olmak istemiyor o an. Hiçbir zaman adamın geleceğine olan inancını kaybetmiyor.

Kitapta bu saplantılı aşka tanık olurken çok üzüldüğüm bir yer vardı. O da adam kadını gördüğü her seferinde yeni biriymiş gibi beğenip evine davet ediyor fakat önceden de kadını bu evde misafir ettiğini veya kadının karşı evde oturan o küçük kız olduğunu hiçbir zaman fark etmiyor. Ve bu zamanlarda kadın adamın karşısına geçip gözlerinin içine bakarak 'tanı beni, tanı beni artık' diye haykırıyor içten içe. Çok istiyor adamın aklında kalmış olmayı, kendisini fark etmesini. Ama adam hiçbir zaman tanımıyor kadını. 

Ben kitabı fazlasıyla beğendim. Sadece bir noktada olsa daha iyi olurdu diye düşündüğüm bir şey var. O da adamın hisleri, düşünceleri hakkında hiçbir şeye sahip olmuyoruz. Ne olanlar yaşanırken ne de adam mektubu okuduktan sonra. Yani konu zaten kadının tek kişilik yaşadığı aşk. Ama adamın düşüncelerini de merak ettim işte.

Tavsiye Eder Miyim?

Kitap zaten sadece 62 sayfa. Stefan Zweig anlatımıyla da çok güzel akıyor. Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir kitap. Tavsiye ederim okumanızı.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Alıntı

"Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?"

6/110


Yapmış olduğum diğer kitap incelemelerine aşağıdaki isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz
        Simyacı    
        Jane Eyre
        Fahrenheit 451
        Otomatik Portakal

Yorum Gönder

0 Yorumlar